ANAYASA KAVRAMI
1 Maddi anlamda anayasa :
Devletin temelorganlarının kurulusunu ve işleyişini
belirleyen hukuk kurallarının bütünü olarak tanımlanmaktadır.bu anlamda bir
kuralın anayasa kuralı olup olmadıgına o kuralın içeriğine , neyi düzenlediğine
bakarak karar verilir.
2 şekli anlamda anayasa
Normlar hiyerarşisinde en üst sırayı işkal eden kanunlardan
farklı ve daha zor usulle konulup değiştirilebilen hukuk kurallarının bütünü
olarak tanımlanmaktadır.BU anlamda bir kuralın anayasa olup olmadığına, onun
içeriğine bakılmaksızın o kuralın bulundugu yere ve yapılış veya değiştiriliş
şekline bakılarak karar verilir.
Kendisine anayasa denen , normlar hiyerarşisinin tepesinde
bulunan ve kanunlardan daha zor değiştirilebilen bir metnin içinde bulunan
bütün kurallar, neye ilişkin olursa olsunlar birere anayasa kuralıdırlar.buna
karşılık devletin temel kuruluşuyla ilgili olsalar , içerik bakımından ne kadar
önemli olursa olsunlar anayasa metninin içinde bulunmayan ve değiştirilmesi
için kanunlardan daha zor bir usul gerektirmeyen kurallar birer anayasa kuralı
değildirler.
ANAYASA TÜRLERİ
1 Yazılı Anayasa
Bir anayasa içinde olması düşünülebilecek kurallarun yetkili
bir organ tarafından belirli bir belge içinde toplanmasıdır.Ancak bu kuralların
mutlak tek bir metinde tolpanması şart değildir
2 Yazısız anayasa
Teammuli anayasa veya geleneksel anayasada denir.toplum
içinde uzunca bir süre kesintisiz olarak tekrarlanan ve bağlayıcı olduguna
inanılan uygulamalardan oluşur( ingiltere)
1 Yumuşak Anayasa
Normal kanunlarla aynı usul ve organlarca değiştirilebilen
anayasadır.Bir yazılı anayasanın yumuşak
nitelikli olması iki şekilde mümkündür.Anayasaya açıkçanormal kanunlar gibi
değiştirilebileceğini hükme bağlar, yada değiştirme konusunda hiçbir hüküm
içermez.( ingiltere)
2 Katı Anayasa
Normal kanunlardan daha farklı organlarcave daha zor
usullerle değiştirilebilen anayasadır.Bir anayasaya katılık sağlamanın değişik
yolları vardır.
a)
Üye tamsayısının salt çogunlugu kuralı
b)
Nitelikli çoğunluk kuralı
c)
Halk oylaması
d)
Değiştirelemeyecek maddeler
e)
Süre yasağı
f)
Dönem yasağı
ANAYASACILIK HAREKETLERİ
Yeryüzünün ilk anayasası 1787 ABD
anayasasıdır.İkinci anayasa 1791 Fransız anayasasıdır.
Normal kanunların üztünde yer
alan ve onlardan daha zor bir usulle değiştirilebilen kannunlar yapma düşüncesi
insanlık tarihinde ancak 1700 lerin sonunda ortaya çıkmıştır.
DEVLETİN KAYNAĞINI İNSAN AKLINA
VE İRADESİNE DAYANDIRAN TEORİ = SOSYAL SÖXLEŞME TEORİSİ :
a)
Thomas Hobes : devletin oluşmasından önceki
dönemde yani dogal yasam döneminde kavga savas didşme vardı.Bu dönemde insan
insanın kurdu idi.Bu kargasadan bıkan insanlar düzeni ve barışı sağlamak için
kendi aralarında anlaştılar ve bir sözleşme yaptılar.Bu sözleşme ile kendi
özgürlüklerini leviathan’a devrettiler.Devlet,
doğal yaşam halinde bulunan insanların düzen sağlamak için kendi aralarında
yaptıkları bu sözleşmeden doğmuştur.Hopes in devlet anlayışı özgürlükçü değil
otoriterdir.
b)
John Locke : Doğal yaşam döneminde barış ve
özgürlük vardı bu dönemde suç işleyenleri cezandıracak bir teşkilat yoktu.devletin
kaynağında insanların cezalandırma haklarının devri konusuda yaptıkları sosyal
sözleşme yatmaktadır.Liberal , özgürlükçü bir devlet anlayısı var.Bireylerin
devletle yaptıkları anlaşma sadece bireyi degil devletide bağlar.
c)
John Jack Rousau : Doğal yaşamda insanlar
arasında eşitlik barış ve mutluluk vardı.insanlar ihtiyaçlarını karşılamak içim
çalışmaya başladı ve özel mülkiyet doğdu.Özel mülkiyetle insanlar arasındaki
eşitlik bozuldu.Bu kargaşaya son vermek için insanlar bir araya gelir kendi rıza
ve istekleriyle bir araya gelip soyal sözleşme yaptılar.Güveni tesis etmek için
bireyler sözleşerek genel iadeyi oluşturdular.İnsanlar özgürlüklerinden
vazgeçmiş olmuyorlar ama genel iradeye tabiler.Azınlık hakları yok.
17 ve 18. YY’da Tabii Hukuk Cereyanı
be İnsan Hakları Doktirinin Doğuşu
İnsanın sırf insan olmak
sıfatıyla doğuştan bazı haklar ve hürriyete sahip olduğu ve devlet tarafından
bunları hiçbir zaman dokunulmayacağı yolundaki temel fikrin bir sistem içinde
ortaya çıkışı çok uzaklarda aranmamalıdır.17.yy a kadar gelemiz gerekir.17 yy a
gelinceye kadar insan hakları doktirini diye bir şeyden söz edebilmenin mümkün
oldugunu sanmıyoruz.Kişi hakları ve hürriyetleri teorisi bir tabii hukuk
fikrinden doğmuştur bu tabii hukuk artık dinsel kalıptan sıyrılmış laikleşmiş
bir tabii hukuktur.Bu laik tabii hukuktan kaynak alan kişi hakları doktirini
iki temel varsayım üzerine kurulmuştur.
a)
Tabiat Hali
b)
Toplum Sözleşmesi
Bu teorinin ana fikri insanlar
toplum hayatına geçmen önce tabiat halinde yaşıyorlardı.Tabiat halinde tam ve
mutlak bir hürriyete sahiptiler.Sonradan aralarında bir sözleşme akdedecek siyasal topluluğu meydana
getirdiler.Ve bunu yaparkende, bu topluluğun kurulabilmesi ve yaşayabilmesi
için gerekli olan ölçüde ilk hürriyetlerinin bir kısmından feragat
ettiler.ancak tabiat halinde sahip oldukları hak ve hürriyetlerin en esaslı
olanlarını topluluğa devretmediler;bunları devletin kuruluşundan sonrada
muhafaza ettiler.Sonuç olarak; insanlar, devletten önce ve onn hukukundan üstün
bir takım tabi haklara sahiptiler.Şu halde devlet,kendisi tarafından
bağlanmamış olan , kendinden önce varolan bu tabii haklarla bağlıdır ve onlara
saygı göstermek zorundadır.Bu teori 17 ve 18.yy larda Locke , Wolf ,Vattel gibi
yazarlar tarafından işlenmiş ve geliştirilmiştir.
Hürriyetçi Filozof Locke :
İnsanlar bir takım tabii haklara
sahiptirler.Bunların en başında hayat ve hürriyet hakları gelir.Ayrıca mülkiyet
ve temel haklar arasındadır.İnsanlar bu tabi haklarını korumak, bunlara karşı başkaları
tarafından yapılacak tecavüzleri def etmek ve tecavüza bulunan kişileri
cezalandırmak hakkınada sahiptir.Ancak tabiat halinde eksikliği duyulan şey
ortak ve düzenli bir otoritenin mevcut olmayışıdır. Bu dönemde herkes tabii
kanunları kendi görüş ve anlayışına göre yorumlamakta ve gene kendi bildiği
gibi uygulamaktadır.Buda bir takım kararsızlıklara ve karışıklılara yol
açmaktadır.İşte insanlar aralarında birleşme akdederek tabiat halinden çıkıp
siyasal topluluk haline geçmeye zorlayan başıca sebeb budur.
Toplum sözleşmesi ile fertler
aralarında çıkacak olan anlaşmazlıkları çözecek tabi kanunları düzenli ve
etkili bir şekilde uygulayacak üstün bir otorite kurmuşlardır.Bu üstün
otoriteye yani devlete cezalandırma hakkını devretmişlerdir.İnsanların devleti
meydan getirmelerinden ve ona üstün bir kudret tanımalarından güttükleri amaç
hak ve hürriyetlerinin daha iyi korunmasını sağlamaktır.Toplum sözleşmesi ile
devlete fertlerin vazgeçilmez ve devredilmez hak ve hürriyetlerini korumak
yükümlülüğü yüklenmiş oluyor.Eğer devlet kendisine tanınmış olan üstün iktidarı
bu amaca aykırı bir şekilde kullanırsa devlet toplum sözleşmesine uymamış ve
onu bozmuş olur.Böylece sözleşme ortadan kalkar , halk artık devlete itaat
temekle yükümlü olmaz ve tabiat halinde sahip olduğu tüm hak ve hürriyetleri
geri alır.
Locke , siyasal iktidarın
kaynağını , topluluğu meydana getiren fertlerin rızalarına dayandırmakta ,
halkın iradesinin enüst irade olduğunu yani egemenlihin halkta bulunduğu
sonucuna varmaktadır. 18.yy ın gerek amerikan gerek fransız insan hakkı
bildirileri üzerinde hiçbir düşünürün etkisi Locke’un etkisi kadar büyük
olmamıştır.
İnsan Hakları Doktirini ve Russo : Tabiat hali hipotezinden hareket
ederek, siyasal topluluğun (devletin) kuruluşunu sosyal sözleşmeye dayandırır. İnsanların
tabiat halinde sahip oldukları hakve hürriyetlerden tamamen vazgeçmeyeceklerini
ve sözleşmenin amacının bunları sağlamak
olguğunu açıkça ifade eder.Ona göre insan için hürriyetlerden vazgeçmek , insan
lık sıfatından , insanlığın haklarından hatta görevlerinden vazgeçmek
demektir.Böyle bir vazgeçmenin insan tabiatı ile bağdaşması mümkün
değildir.İnsanlar bir araya gelip siyasal toplumu kurarken öyle bir birleşme
şekli bulmalıdırki o birliğin her üyesinin canını ve mallarını ortak güç
vasıtasıyla savunsun ve korusun ve herkes herkesle birleşmekle beraber yinede
kendi kendine itaat etsin ve böylece eskiden olduğu kadar hür kalsın.Bu
birleşme ancak her üye bütün haklarıyla birlike kendini tamamen topluluğa
devretmesi ile olur.
Her birimiz genel iradenin üstün
yönetimi altında benliğimizi ve tüm güçlerimizi birleştiriyoruz ve her üye
bütünün bölünmez bir parçası oluor.Roussau ya göre, bu birleşme sonucunda genel
irade çıkar ; genel irade çoğunluğun iradesi demektir.Genel irade topluluk
içinde egemen kudrete sahiptir.Egemen kudret tam ve
mutlaktır;böülünemez,devredilemez ve hiçbir suretle sınırlanamaz.
Kişilerin topluluk içinde ne gibi
haklardan yararlanabileceklerini egemen kudret yani genel irade tayin
eder.Fertler bu mutlak iktidara ederken Hürriyetlerinden hiçbirşey kaybetmemektedirler.devlet
ne derece mutlak kudrete sahip olursa, insanda o derece hür olur.
Toplum sözleşmesi ile insanlarhakve
hürriyetlerini daha iyi korumak için tabiat halinden çıkıp siyasal topluluk
haline geçiyorlar, siyaysal topluluk haline geçtikten sonrada bütün hak ve
hürriyetlerini toptan kaybediyorlar.Roussau aslında mutlak demokrasinin babası
olmuştur.Otokratik ve totoliter sistemlerin fikir kaynağıdır.
İNSAN HAKLARININ TOPLUM
SÖZLEŞMESİ TEZİ DIŞINDA AÇIKLANMASI VE SAVUNULMASI
( Ferdiyetçi Doktirin )
Tabiat hali ve toplumun
sözleşmesi varsayımları rasyonel düşünce tarafından reddedilince tamamen dayanaksız kalan kişi
haklarına yeni bir temel bulması gerekmiştir.Bunuda fransız ihtilalinden sonra
gelişen ferdiyetçi doktirin diye adlandırabileceğimiz fikir akımı yapmaya
çalışmıştır.Ferdiyetçi doktirin insan haklarını izah için , artık toplum
sözleşmesi gibi yapma hipotezlere başvurmaksızın doğurdan doğruya insanı ,
insan cevherini ele almakadır.Kişi hak ve hüriryetlerini , doğrudan doğruya
insanın yaradılışı itibarıyle irade sahibi ,
hür ve sorumlu tek gerçek varlık oluşundan ve devletin temel yapıcı
unsuru bulunuşundan çıkartılıyor.
İNSAN HAKLARI DOKTİRİNİN
UYGULAMAYA GEÇİŞİ
( İnsan ve Vatandaş hakları
Bildirileri )
1.
İngiliz Hürriyet Kanunlarının Özel Karakteri :
Kişi hürriyetleri henüz kafalarda bir fikir ve doktirin halinde belirmeden çok
zaman önce, ingilterede pratik alanda yavaş yavaş gerçekleşme yolunu
tuturmuştur.İngilizler daha 13.yyın başlarında ( 1215 te ) kişi haklarının
sağlanması yolunda kabul ettikleri magna – carta libertatum ( büyük hürriyet
fermanı ) ile kişi haklarının sağlanması yolunda ilk büyük adımı atmış
bulunuyorlardı.aslında Magna Cartanın halka belirli hürriyetler tanıyan bir
belge olmaktan çok, kralın otoriyesini bir ölçüde sınırlandıran ve ona karşılık
baronların bazı haklarını belirten bir feodal berat oldugunu söylemek gerekir.
İngilizler , daha sonraki 1628 Petition of
Rights , 1679 Habeas Corpus Art , 1685 Bill of Rights 1701 Act of Setlement ile
hürriyetlerinin sınırlarını gittikçe genişletimişler, hükümdarın iktidarını
kanunla çevrelemekle bağlamak sureti ile onun vatandaş hak ve hürriyetlerine
saygı göstermesini sağlamaktadır.İngiliz Hürriyet ferman ve kanunları , amerikan ve fransız bildirileri gibigerçek
anlamada birer haklar bildirisi sayılamazlar.bu ferman ve kanunlar bir takım
felsefi prensiplerden hareket ederek bu prensiplerden çıkartılan ve soyut bir
evrensellikle bütün insaları kavrayan hak ve hürriyetlerin listelerini ihtiva
etmiyorlardı.ingiliz hürriyet kanunları yanlız hükümdarın iktidarını
sınırlandırmak ve vatandaşları onun keyfi davranışlarına karşı korumak hedefini
gütmüşlerdir.İngilterede parlementoyu hukukla bağlayan ve yasama yetkisinin
sınırlarını çizen anayasan niteliğinde hiçbir üstün kanun konmamıştır ve
bugünde halen yoktur.Sonuç olark Magna cartalar , habeas corpuslar, bill of
rights lar bütün insanlığı kavraya genel ve soyut prensipler intiba etmemekte
ve sadece ingiliz halkının belirli hürriyetlerini gerçekleştirmiş olmaktadır.
2.Amerikan Haklar Bildirimi :
Doktirinin dayandığı ilk felsefi inanç
resmi ifadesini 4 temmuz 1776 amerikan bağımsızlık bildirisinde
bulmuştur.krınolojik olarak amerikan bağımsızlık bildirisinden önce gelen 11
Haziran 1776 virginia anayasası ve anayasanın başına konmuş olan Bill of Right
dır.Amerika haklar bildirileri ile insanların doğuştan birtakım tabi haklara
sahip bulundukları bunların devletten önce mevcut olduğu ve dolayısıyla devlet
iktidarının bu haklarla sınırlanması gerekti yolundaki fikirlerdir.
3.
1789 Fransız insan ve Vatandaş Hakları Bildirisi
:
1789 İnsan ve Vatandaş hakları bildirisi
fransız ihtilalinin ilk beyannamesidir.Fransız ihtilalciler,tabii haklar
doktirinini dile getirerek insanların ........... başkalarına devredilemez ,
zaman aşımına uğramaz kutsal haklara sahip olduklarını ilan etmişlerdir.Belirli
bir takım insan ve vatandaş haklarını sayan ve bunların özünü tespit eden
maddeler yanında bazı siyasal ilkeler ve anayasa esaslarıda yer almıştır.
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLER
1.
Kavramlar : Temel Hak ve Hürriyetler alanında
hürriyet, hak insan hakları , kamu hürriyetleri kişi hakları , vatandaş hakları
, temel haklar, anayasal haklar gibi değişik terimler
kullanılmaktadır.Çoğunlukla bunlar eş anlamda kullanılan kavramlardır.Ancak
bunlar arasında bir takım farklar vardır.
a)
Hürriyet : Hürriyet, bir şeyi yapma veya yapmama belirli bir
şekilde davranıp davranmama erki olarak tanımlanabilir.Daha kısa bir ifadeyle
hürriyet serbest hareket etme gücüdür.Hürriyet serbest insan fiili olarak anlaşılabilir.seyahat
hürriyeti yerleşme hürriyeti vs. gibi çeşitli hürriyetlerden bahsedilmektedir.
Bu hürriyetlerin .................. bir insan fiilinden ibarettir.Örneğin
seyahat hürriyeti , gelip gitme fiilinden oluşmaktadır.Bu hürriyetleri
anayasada tanımlayacak anayasa koyucu , insanların o konuda serbest hareket
etme güçlerinin olduğunu kabul etmiştir.
b)
Hak : Hak, hürriyetin somutlaştırılmış
biçimidir.Hak, Hürriyetlerin somutta gerçekleştirilmesinin amacıdır.Örneğin hak
arama hürriyeti dava hakkı ile gerçekleştirir. Hak , bir hürriyetin sağlanması
için kişiye anayasa ve kanunlar ile tanınmış yetikilerdir.Anayasa hukuku
alanında hak ,kişiye anayasa tarafından verilmiş bir irade kudeti, bir isteme
yetkisidir.
HURRİYET – HAK AYRIMI
1.Hürriyet soyut , hak somuttur.Hak hürriyetin uygulanması aşamasında
ortaya çıkar.
2.Haklar mahkeme önünde ileri sürülebilir.
3.Hürriyetlerin
gerçekleşmesi için başkalarının veya devletin birşey yapmaması gerekir.
c) İnsan Hakları : Irk , dil ,
din ayrımı gözetmeksizin tüm insanların yararlanabileceği
haklardır.Bu
haklardan yararlanma bakımından vatandaş ve yabancı arasında fark yoktur. Bu
terimi kullananlar bu alanda olanı değil olması gerekeni dile getirir.
c)
Kamu Hurriyetleri : İnsan haklarının devlet tarafından tanınmış ve pozitif hukuka
girmiş olan bölümünü ifade eder.Diger bir ifadeyle kamu hürriyetleri anayasa ve
kanunlar tarafından düzenlenmiş , sınırları belirlenmis ve böylece kişilerin
onları pratik olarak kullanmalarına imkan tanımıştır.
d)
Vatandaş Hakları : anayasa ve kanunlar
tarafından tanınmış ve düzenlenmiş hak ve hürriyetlerin sadece vatandaşların
kullanabileceği hak ve hürriyetleri ifade eder.Bu hakları yabancılar
kullanamaz.Örneğin seçme ve seçilme hakkı.
e)
Temel Hak ve Hürriyetler : İnsan haklarının pozitif hukuk tarafından tanınmış ve
düzenlenmiş kısmıdır.
f)
Kişi Hak ve Hürriyetleri : Bu terim 18.yy
ferdiyetçi doktirininin ürünü olan klasik hakları anlatmak için
kullanılmaktadır.Örneğin kişi dokunulmazluğı.
g)
Anayasal haklar : anayasa tarafından tanınmış ve
güvence altına alınmış haklardır.anayasada düzenlenmiş olan temel hak ve
hürriyetler, anayasal hak ve hürriyetlerdir.
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLER KONUSUNDAKİ ANLAYIŞLAR
1.
Tabii Hak Anlayışı : Bu anlayışa göre insan sırf
insan olmaktan dolayı doğuştan bazı hak ve hürriyetlere sahiptir.İnsanın sahip
olduğu haklar devletten önce gelir.Bu haklar insana devlet tarafından
verilmemiştir.Bu hak ve hürriyetlere devlet dokunamaz.İnsanlar devletten önce
bir takım tabi hak ve hürriyetlere sahiptirler.O halde devlet kendisi tarafından verilmemiş olan ,
kendisinden önce mevcut olan tabi haklara saygı göstermek zorundadır.Locke’a
göre devlet kişiye sadece suç işlediğinde müdahale edebilecek, diğer durumlarda
karışlamayacaktır.
2.
Pesitimist Hak Anlayışı : Hukukun Korumadığı ve
tanımadığı bir temel hak ve hürriyetin bireylere sağlayabileceği herhangi bir
güvence yoktur.Temel hak ve hürriyetlerin hukuk kuralları tarafından tanınması
ve müeyyideye bağlanması gerekir.Bireyler temel hak ve hürriyetlere doğuştan
sahip değildir.Ona bu haklar ve hürriyetler devlet tarafından verilmiştir ve
gerektiğinde devlet tarafından gerektiği ölçüde sınırlandırılabilir.
3.
Marksist Özgürlük Anlayışı : Liberal kapitalist
devletlerdeki özgürlükler göstermeliktir.Bu özgürlükler sadece burjuva sınıfına
hizmet etmektedir.Evsiz bir insan için konut dokunulmazlığının bir anlamı
yoktur.Devlet kişinin özgürlüklerini sınırlandıran ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmalı , onlara bu hürriyetleri kullanmalarını sağlayacak imkanlar vermeli,
insanı özgürleştirmelidir.Ancak bu şekilde gerçek özgürlük sağlanabilir.Bireyin
özgürleştirilmesi ancak sosyalist komünist toplumda mümkündür.
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIRLANDIRILMASI
( jellinek üçlüsü )
Temel hak ve hürriyetler Jellineke göre 3 gruba ayrılır.
Negatif statü hakları
Pozitif statü hakları
Aktif statü hakları
1.
Negatif statü hakları : Kişinin Devlet
tarafından aşılamayacak ve dokunulamayacak özel alanının sınırlanı çizen hak ve
hürriyetlerdir.Örneğin konut dokunulmazlığı.Bu haklar devlete karışmama gölge
etmeme ödevi yüklerler.Bu haklara kokruyucu haklar yada kişisel haklarda
diyebiliriz.
2.
Pozitif Statü hakları : Bireylere devletten
olumlu birdavranış , bir hizmet, bir yardım isteme imkanı tanıyan
haklardır.Örneğin çalışma hakkı.İsteme hakları yada sosyal haklarda denir.
3.
Aktif Statü Hakları : Kişinin devlet yönetimine
katılmasını sağlayan haklardır.Katılma hakları yada siyasi haklarıda
denir.Örneğin seçme ve seçilme hakkı.
Temel hak ve hürriyetler tarihsel ortaya çıkışlarına göre
1.Kuşak haklar , 2.Kuşak haklar ve 3.Kuşak haklar olarak üçe ayrılır.
1.Kuşak Haklar : tarihsel olarak ilk ortaya çıkan
haklardır.Bunlar kişi haklarını ve siyasal hakları içerir.Kişi güvenliği seçme
ve seçilme hakkı gibi.
2.Kuşak Haklar : Dinlenme , sağlık hakkı gibi sosyal ve
ekonomik hakkı içerir.
3.Kuşak Haklar :Çevre hakkı , barış hakkı gibi haklardan
oluşur.Bunlara yeni insan hakları , dayanışma hakları denir.
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIFLANDIRILMASI
Sınırsız mutlak hürriyet kavramı toplum ve devlet hayatı
içinde yer alamaz.Ancak demokratik bir toplumda temel hak ve hürriyetler
snırlandırılsa bile bu sınırlandırma sınırsız keyfi bir şekilde olmamalı ve
temel hak ve hürriyetler bütünüyle yok edilmemelidir.
Sınırlandırmanın sınırları,şartları :
1.
Sınırlama , yasama organı tarafından kanunla yapılmalıdır.Bunun
başlıca 3 yararı vardır.
a)
Temel hak ve hürriyetlere yürütmenin müdahale
etmesi önlenmiş olur.Yani tüzük ve yönetmelik ile temel hak ve hürriyetler
sınırlanamaz.
b)
Kanun yasama organında açık görüşme ve tartışma
usulleriyle hazırlandığı için temel hak
ve hürriyetlerin sınırlandırılması işi kamuoyunun denetimi altında yapılmış
olur.
c)
Kanun herkes için geçerli genel kurallar
koyar.Bu şekilde sınırlanmaların objektifliği saplanmış ve belli kişilere hedef
tutma ihtimali önlenmiş olur.
2.
Sınırlama belli sebeblere dayanmalıdır.
3.
Sınırlamada ölçülülük ilkesini uyulmalıdır.Yani
temel hak ve hürriyetlerancak gerektiği oranda sınırlanmalıdır.
4.
Sınırlama anayasaya aykırı olmamalıdır.
5.
Çekirdek alana dokunulmamalıdır.Devlet yasama
hakkı, maddi ve manevi varlığın bütünlüğü hakkı gibi bazı çok önemli haklardan
oluşan çekirdek alana dokunmamalıdır.
6.
Ek şartlar : Örneğin 61 anayasasına göre bir
temel hak ve hürriyeti sınırlandıran kanun o hakkın ve hürriyetin özüne
dokunamaz.
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİ SINIRLILIĞI
Anayasal Sınırlar :
Bazı temel hak ve hürriyetler
anayasalar tarafından daha tanınırken sınırlandırılmıştır.Örneğin Türkiyede
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı 82 anayasasına göre silahsız ve saldırısız
olması koşulu ile mevcuttur.
Objektif Sınırlar :
Her hak ve hürriyetin anayasada
belirtilmemiş olsa bile o hürriyetin niteliğinden doğan yani eşyanın tabiatnda
mevcut olan objektif sınırları vardır.Örneğin dilekçe hakkı.Dilekçede bir
başkasına hakaret edilmesine izin vermez.
OLAĞAN ÜSTÜ HALLERDE TEMEL HAK VE
HÜRRİYETLERİN SINIRLANDIRILMASI
Savaş, severberlik ayaklanma gibi
olağan üstğ hallerde temel hak ve hürriyetlerin normal dönemlere göre çok daha
aşırı ölçüde sınırlandırılmasına hatta bu hürriyetlerin askıya lınmasına izin
verilmektedir.Bu dönemlerde zaruret hali teorisine göre, yürürlükteki hukuk
düzeniyle bağlı olmaksızın temel hak ve hürriyetler sınırlandırılabilecektir.Bu
dönemlerde temel hak ve hürriyetler gibiönemli değerlere müdahale edilir.ancak
bu müdahale zevk için değil daha üstün değerleri korumak için yapılır.
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN
KULLANILMASINDA SİSTEMLER
Başlıca 3 usul vardır.bunlar izin
bildirim ve serbestlik usulüdür.
1.
İzin Usulü : Buna önleyici sistemde denir.Bazı temel
hak ve hürriyetlerin kullanılması için idari makamlardan önceden izin almak
gerekir.Örneğin bina yapmak için inşaat ruhsatı gereklidir.
2.
Bildirim Usulü : Bu usulde temel hak ve
hürriyetlerin kullanılabilemesi için önceden izin almayha gerek yoktur.Sadece o
temel hak ve hürriyetin kullanılacağı idari mahkemelere bildirilir.Bundaki
amaçkamu düzeni bakımından tehlikeli olabilecek temel hak ve hürriyetin
kullanılacağı konusunda idarenin önceden haberdar olması ve bunun için gerekli
tedbirleri almasıdır.Örneği Türkiyede toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak
isteyen kişiler bu isteklerini 72 saatönceden bulundukları yerin en üst idari
amirine bildirmeleri gerekmektedir.
3.
Serbestlik Usulü : Bu usule düzeltici sistemde
denir.Bir temel hak ve hürriyetin kullanılması için önceden bir izin almaya ve
bildirimde bulunmaya gerek yoktur.ilgili kişi temel hak ve hürriyetlerinin tüm
sorumluluğunu kendisine ait olmak üzere serbestçe kullanır.Bu hürriyetin
kulanılmasından ortaya zararlı bir sonuç çıkmış ise bu sonuç daha sonradan
ilgili kişiye düzelttirilir.Bu kişi zararı tazmin eder veya cezalandırır.Örneğin
Türkiyede kitap yayınlamak için herhangi bir izin almaya veya bildirime gerek
yoktur.Ancak kitapta hakaret edilmiş ise bunun hesabını daha sonra yazar ve
yayıncı verir.
Hangi usul tecih edilmeli ;
Serbestlik usulü diğerine göre daha özgürlükçüdür.kişiler
Hürriyetlerini kötüye kullanmış iseler.Bunun hesabını daha sonra verirler.Daha
sonradan telefisi güç veya imkansız zararlara yol açabilecek olan bazı temel
hak ve hürriyetlerin kullanılması için izin veya bildirim usulü kullanılır.Örneğin
otomobil sürmesini bilmeden trafiğe çıkan biri telafisi imkansız kazalara yol
açabilir.O nedenle bu hürriyetin kullanılması için sürücü belgesi almak
gerekir.
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN KORUNMASI
İç koruma ve uluslararası koruma olarak ikiye ayrılır
a)
İç Koruma : Devletin kendi içinde temel hak ve
hürriyetlerin yasama ve yürütme organlarına karşı ve keza özel kişilere karşı
korunması gerekir.
1.
Yasama organına karşı koruma : temel hak ve
hürriyetleri yasama organına karşı korumanın en bilinen yolu temel hak ve
hürriyetlere yazılı ve katı bir anayasada saymaktır.Ancak bunun gerçekleşmesi
için ülkede bir anayasa yargısının olması gerekir.Eğer anayasa yargısı varsa
yasama organının temel hak ve hürriyetlere müdahale eden kanunları anayasa
mahkemesi tarafından iptal edilir. Buna temel hak ve hürriyetlerin anayasal
korunması diyebiliriz.
2.
Yürütme organına karşı koruma : Temel hak ve
hürriyetlerin korunabilmesi için yürütme organının düzenleyici ve bireysel
işlemlere karşı yargı yolunun açık olması gerekir.İdarenin bir eylem ve
işlemiyle temel hak ve hürriyetleri ihlal eden kişiler bu işlemin iptal
edilmesi , eylemin durdurulması ve uğranılan zararın giderilmesi için mahkemeye
başvurabilmelidir. Buna temel hak ve hürriyetlerin idare yargı yolula korunması
denir.
3.
Özel Kişilere Karşı koruma :Temel Hak ve
hürriyeti bir başkası tarafından ihala edilen kişi o kişiye karşı tazminat
davası vaya ceza davası açabilir.Buna temel hak ve hürriyetlerin adli yargı
yoluyla korunması denir.
ULUSLARARASI KORUMA
Temel hak ve hürriyetler sww ‘dan sonra uluslararası
alandada korunmaya başlanmıştır.Temel hak ve hürriyetlerin uluslararası alanda
korunması alanında organlar çeşitlidir.Birleşmiş milletler insan hakları
komisyonu , insan hakları komitesi, avrupa insan hakları mahkemesi gibi.
Avrupa insan hakları sözleşmesi ve Avrupa insan hakları
mahkemesi :
1950 tarihli avrupa insan hakları sözleşmesi bir çok temel
hak ve hürriyeti tanımakta ve bunların korunması için güvenceli bir sistem
getirmektedir.Avrupa insan hakları sözleşmesi , Avrupa insan hakları mahkemesi
isimli mahkeme kurmaktadır.Sözleşmede tanınan temel hak ve hürriyetlere
sözleşmeyi imzalayan bir devlet tarafından ihlal edilen kişiler bu devlete
karşı bu mahkemeye bireysel başvuru usulüyle başvurabilirler. Bir kişinin
mahkemeye başvurması için öncelikle kendi ülkesinde hakkını arayıp iç hukuk
kurallarını tüketmesi gerekir.Mahkemenin yargılama dili ingilizce veya
fransızcadır.Ancak başvuru mektubu konsey üyesi devletlerin dilleri ilede
yazılabilir.Mahkeme yapılan başvuruları önce ön koşullar açısından inceler ve
bir eksik görmez ise başvurunun esestan incelenmesine karar verir.Ön koşullar
taşımayan başvururnun reddine karar verilir.Bu karar kesindir ve bu karara
karşı başvuru yolu yoktur.Mahkeme ön koşullar açısından kabul edilebilir.İlk
kararı verdikten sonra esas hakkında karar vermeden önce taraflara dostane
çözüm önerebilir.Taraflar kendi aralarında uzlaşırlar ve bu uzlaşmada mahkemecede
benimsenirse başvuru sonuçlanmış olur.Dostane çözüm yoluyla sonuca
ulaşılmamışsa mahkeme başvuruyu esastan inceler tarfların yazılı görüşlerini
alır. Gerekli görürse duruşma yapar tanık dinler , keşif yapar.Mahkeme başvuru
sabihinin sözleşmede tanınan bir hakkının devlet tarafından ihlal edildiği
kanısına varırsa hakkaniyete uygun bir suretle zarar gören tarafın tazminine
hükmeder.Avrupa insan hakları mahkemesi kararları bağlayıcıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder