Popüler Yayınlar

24 Mart 2012 Cumartesi

Anayasa Kavramı


ANAYASA KAVRAMI
1 Maddi anlamda anayasa :
Devletin temelorganlarının kurulusunu ve işleyişini belirleyen hukuk kurallarının bütünü olarak tanımlanmaktadır.bu anlamda bir kuralın anayasa kuralı olup olmadıgına o kuralın içeriğine , neyi düzenlediğine bakarak karar verilir.
2 şekli anlamda anayasa
Normlar hiyerarşisinde en üst sırayı işkal eden kanunlardan farklı ve daha zor usulle konulup değiştirilebilen hukuk kurallarının bütünü olarak tanımlanmaktadır.BU anlamda bir kuralın anayasa olup olmadığına, onun içeriğine bakılmaksızın o kuralın bulundugu yere ve yapılış veya değiştiriliş şekline bakılarak karar verilir.
Kendisine anayasa denen , normlar hiyerarşisinin tepesinde bulunan ve kanunlardan daha zor değiştirilebilen bir metnin içinde bulunan bütün kurallar, neye ilişkin olursa olsunlar birere anayasa kuralıdırlar.buna karşılık devletin temel kuruluşuyla ilgili olsalar , içerik bakımından ne kadar önemli olursa olsunlar anayasa metninin içinde bulunmayan ve değiştirilmesi için kanunlardan daha zor bir usul gerektirmeyen kurallar birer anayasa kuralı değildirler.
ANAYASA TÜRLERİ
1 Yazılı Anayasa
Bir anayasa içinde olması düşünülebilecek kurallarun yetkili bir organ tarafından belirli bir belge içinde toplanmasıdır.Ancak bu kuralların mutlak tek bir metinde tolpanması şart değildir
2 Yazısız anayasa
Teammuli anayasa veya geleneksel anayasada denir.toplum içinde uzunca bir süre kesintisiz olarak tekrarlanan ve bağlayıcı olduguna inanılan uygulamalardan oluşur( ingiltere)
1 Yumuşak Anayasa
Normal kanunlarla aynı usul ve organlarca değiştirilebilen anayasadır.Bir yazılı anayasanın  yumuşak nitelikli olması iki şekilde mümkündür.Anayasaya açıkçanormal kanunlar gibi değiştirilebileceğini hükme bağlar, yada değiştirme konusunda hiçbir hüküm içermez.( ingiltere)
2 Katı Anayasa
Normal kanunlardan daha farklı organlarcave daha zor usullerle değiştirilebilen anayasadır.Bir anayasaya katılık sağlamanın değişik yolları vardır.
a)      Üye tamsayısının salt çogunlugu kuralı
b)      Nitelikli çoğunluk kuralı
c)       Halk oylaması
d)      Değiştirelemeyecek maddeler
e)      Süre yasağı
f)       Dönem yasağı
ANAYASACILIK HAREKETLERİ
Yeryüzünün ilk anayasası 1787 ABD anayasasıdır.İkinci anayasa 1791 Fransız anayasasıdır.
Normal kanunların üztünde yer alan ve onlardan daha zor bir usulle değiştirilebilen kannunlar yapma düşüncesi insanlık tarihinde ancak 1700 lerin sonunda ortaya çıkmıştır.
DEVLETİN KAYNAĞINI İNSAN AKLINA VE İRADESİNE DAYANDIRAN TEORİ = SOSYAL SÖXLEŞME TEORİSİ :
a)      Thomas Hobes : devletin oluşmasından önceki dönemde yani dogal yasam döneminde kavga savas didşme vardı.Bu dönemde insan insanın kurdu idi.Bu kargasadan bıkan insanlar düzeni ve barışı sağlamak için kendi aralarında anlaştılar ve bir sözleşme yaptılar.Bu sözleşme ile kendi özgürlüklerini leviathan’a  devrettiler.Devlet, doğal yaşam halinde bulunan insanların düzen sağlamak için kendi aralarında yaptıkları bu sözleşmeden doğmuştur.Hopes in devlet anlayışı özgürlükçü değil otoriterdir.
b)      John Locke : Doğal yaşam döneminde barış ve özgürlük vardı bu dönemde suç işleyenleri cezandıracak bir teşkilat yoktu.devletin kaynağında insanların cezalandırma haklarının devri konusuda yaptıkları sosyal sözleşme yatmaktadır.Liberal , özgürlükçü bir devlet anlayısı var.Bireylerin devletle yaptıkları anlaşma sadece bireyi degil devletide bağlar.
c)       John Jack Rousau : Doğal yaşamda insanlar arasında eşitlik barış ve mutluluk vardı.insanlar ihtiyaçlarını karşılamak içim çalışmaya başladı ve özel mülkiyet doğdu.Özel mülkiyetle insanlar arasındaki eşitlik bozuldu.Bu kargaşaya son vermek için insanlar bir araya gelir kendi rıza ve istekleriyle bir araya gelip soyal sözleşme yaptılar.Güveni tesis etmek için bireyler sözleşerek genel iadeyi oluşturdular.İnsanlar özgürlüklerinden vazgeçmiş olmuyorlar ama genel iradeye tabiler.Azınlık hakları yok.
17 ve 18. YY’da Tabii Hukuk Cereyanı be İnsan Hakları Doktirinin Doğuşu
İnsanın sırf insan olmak sıfatıyla doğuştan bazı haklar ve hürriyete sahip olduğu ve devlet tarafından bunları hiçbir zaman dokunulmayacağı yolundaki temel fikrin bir sistem içinde ortaya çıkışı çok uzaklarda aranmamalıdır.17.yy a kadar gelemiz gerekir.17 yy a gelinceye kadar insan hakları doktirini diye bir şeyden söz edebilmenin mümkün oldugunu sanmıyoruz.Kişi hakları ve hürriyetleri teorisi bir tabii hukuk fikrinden doğmuştur bu tabii hukuk artık dinsel kalıptan sıyrılmış laikleşmiş bir tabii hukuktur.Bu laik tabii hukuktan kaynak alan kişi hakları doktirini iki temel varsayım üzerine kurulmuştur.
a)      Tabiat Hali
b)      Toplum Sözleşmesi
Bu teorinin ana fikri insanlar toplum hayatına geçmen önce tabiat halinde yaşıyorlardı.Tabiat halinde tam ve mutlak bir hürriyete sahiptiler.Sonradan aralarında bir sözleşme  akdedecek siyasal topluluğu meydana getirdiler.Ve bunu yaparkende, bu topluluğun kurulabilmesi ve yaşayabilmesi için gerekli olan ölçüde ilk hürriyetlerinin bir kısmından feragat ettiler.ancak tabiat halinde sahip oldukları hak ve hürriyetlerin en esaslı olanlarını topluluğa devretmediler;bunları devletin kuruluşundan sonrada muhafaza ettiler.Sonuç olarak; insanlar, devletten önce ve onn hukukundan üstün bir takım tabi haklara sahiptiler.Şu halde devlet,kendisi tarafından bağlanmamış olan , kendinden önce varolan bu tabii haklarla bağlıdır ve onlara saygı göstermek zorundadır.Bu teori 17 ve 18.yy larda Locke , Wolf ,Vattel gibi yazarlar tarafından işlenmiş ve geliştirilmiştir.
Hürriyetçi Filozof Locke :
İnsanlar bir takım tabii haklara sahiptirler.Bunların en başında hayat ve hürriyet hakları gelir.Ayrıca mülkiyet ve temel haklar arasındadır.İnsanlar bu tabi haklarını korumak, bunlara karşı başkaları tarafından yapılacak tecavüzleri def etmek ve tecavüza bulunan kişileri cezalandırmak hakkınada sahiptir.Ancak tabiat halinde eksikliği duyulan şey ortak ve düzenli bir otoritenin mevcut olmayışıdır. Bu dönemde herkes tabii kanunları kendi görüş ve anlayışına göre yorumlamakta ve gene kendi bildiği gibi uygulamaktadır.Buda bir takım kararsızlıklara ve karışıklılara yol açmaktadır.İşte insanlar aralarında birleşme akdederek tabiat halinden çıkıp siyasal topluluk haline geçmeye zorlayan başıca sebeb budur.
Toplum sözleşmesi ile fertler aralarında çıkacak olan anlaşmazlıkları çözecek tabi kanunları düzenli ve etkili bir şekilde uygulayacak üstün bir otorite kurmuşlardır.Bu üstün otoriteye yani devlete cezalandırma hakkını devretmişlerdir.İnsanların devleti meydan getirmelerinden ve ona üstün bir kudret tanımalarından güttükleri amaç hak ve hürriyetlerinin daha iyi korunmasını sağlamaktır.Toplum sözleşmesi ile devlete fertlerin vazgeçilmez ve devredilmez hak ve hürriyetlerini korumak yükümlülüğü yüklenmiş oluyor.Eğer devlet kendisine tanınmış olan üstün iktidarı bu amaca aykırı bir şekilde kullanırsa devlet toplum sözleşmesine uymamış ve onu bozmuş olur.Böylece sözleşme ortadan kalkar , halk artık devlete itaat temekle yükümlü olmaz ve tabiat halinde sahip olduğu tüm hak ve hürriyetleri geri alır.
Locke , siyasal iktidarın kaynağını , topluluğu meydana getiren fertlerin rızalarına dayandırmakta , halkın iradesinin enüst irade olduğunu yani egemenlihin halkta bulunduğu sonucuna varmaktadır. 18.yy ın gerek amerikan gerek fransız insan hakkı bildirileri üzerinde hiçbir düşünürün etkisi Locke’un etkisi kadar büyük olmamıştır.
İnsan Hakları Doktirini ve Russo : Tabiat hali hipotezinden hareket ederek, siyasal topluluğun (devletin) kuruluşunu sosyal sözleşmeye dayandırır. İnsanların tabiat halinde sahip oldukları hakve hürriyetlerden tamamen vazgeçmeyeceklerini ve sözleşmenin amacının  bunları sağlamak olguğunu açıkça ifade eder.Ona göre insan için hürriyetlerden vazgeçmek , insan lık sıfatından , insanlığın haklarından hatta görevlerinden vazgeçmek demektir.Böyle bir vazgeçmenin insan tabiatı ile bağdaşması mümkün değildir.İnsanlar bir araya gelip siyasal toplumu kurarken öyle bir birleşme şekli bulmalıdırki o birliğin her üyesinin canını ve mallarını ortak güç vasıtasıyla savunsun ve korusun ve herkes herkesle birleşmekle beraber yinede kendi kendine itaat etsin ve böylece eskiden olduğu kadar hür kalsın.Bu birleşme ancak her üye bütün haklarıyla birlike kendini tamamen topluluğa devretmesi ile olur.
Her birimiz genel iradenin üstün yönetimi altında benliğimizi ve tüm güçlerimizi birleştiriyoruz ve her üye bütünün bölünmez bir parçası oluor.Roussau ya göre, bu birleşme sonucunda genel irade çıkar ; genel irade çoğunluğun iradesi demektir.Genel irade topluluk içinde egemen kudrete sahiptir.Egemen kudret tam ve mutlaktır;böülünemez,devredilemez ve hiçbir suretle sınırlanamaz.
Kişilerin topluluk içinde ne gibi haklardan yararlanabileceklerini egemen kudret yani genel irade tayin eder.Fertler bu mutlak iktidara ederken Hürriyetlerinden hiçbirşey kaybetmemektedirler.devlet ne derece mutlak kudrete sahip olursa, insanda o derece hür olur.
Toplum sözleşmesi ile insanlarhakve hürriyetlerini daha iyi korumak için tabiat halinden çıkıp siyasal topluluk haline geçiyorlar, siyaysal topluluk haline geçtikten sonrada bütün hak ve hürriyetlerini toptan kaybediyorlar.Roussau aslında mutlak demokrasinin babası olmuştur.Otokratik ve totoliter sistemlerin fikir kaynağıdır.
İNSAN HAKLARININ TOPLUM SÖZLEŞMESİ TEZİ DIŞINDA AÇIKLANMASI VE SAVUNULMASI
( Ferdiyetçi Doktirin )
Tabiat hali ve toplumun sözleşmesi varsayımları rasyonel düşünce tarafından  reddedilince tamamen dayanaksız kalan kişi haklarına yeni bir temel bulması gerekmiştir.Bunuda fransız ihtilalinden sonra gelişen ferdiyetçi doktirin diye adlandırabileceğimiz fikir akımı yapmaya çalışmıştır.Ferdiyetçi doktirin insan haklarını izah için , artık toplum sözleşmesi gibi yapma hipotezlere başvurmaksızın doğurdan doğruya insanı , insan cevherini ele almakadır.Kişi hak ve hüriryetlerini , doğrudan doğruya insanın yaradılışı itibarıyle irade sahibi ,  hür ve sorumlu tek gerçek varlık oluşundan ve devletin temel yapıcı unsuru bulunuşundan çıkartılıyor.
İNSAN HAKLARI DOKTİRİNİN UYGULAMAYA GEÇİŞİ
( İnsan ve Vatandaş hakları Bildirileri )
1.       İngiliz Hürriyet Kanunlarının Özel Karakteri : Kişi hürriyetleri henüz kafalarda bir fikir ve doktirin halinde belirmeden çok zaman önce, ingilterede pratik alanda yavaş yavaş gerçekleşme yolunu tuturmuştur.İngilizler daha 13.yyın başlarında ( 1215 te ) kişi haklarının sağlanması yolunda kabul ettikleri magna – carta libertatum ( büyük hürriyet fermanı ) ile kişi haklarının sağlanması yolunda ilk büyük adımı atmış bulunuyorlardı.aslında Magna Cartanın halka belirli hürriyetler tanıyan bir belge olmaktan çok, kralın otoriyesini bir ölçüde sınırlandıran ve ona karşılık baronların bazı haklarını belirten bir feodal berat oldugunu söylemek gerekir.
İngilizler , daha sonraki 1628 Petition of Rights , 1679 Habeas Corpus Art , 1685 Bill of Rights 1701 Act of Setlement ile hürriyetlerinin sınırlarını gittikçe genişletimişler, hükümdarın iktidarını kanunla çevrelemekle bağlamak sureti ile onun vatandaş hak ve hürriyetlerine saygı göstermesini sağlamaktadır.İngiliz Hürriyet ferman ve kanunları ,  amerikan ve fransız bildirileri gibigerçek anlamada birer haklar bildirisi sayılamazlar.bu ferman ve kanunlar bir takım felsefi prensiplerden hareket ederek bu prensiplerden çıkartılan ve soyut bir evrensellikle bütün insaları kavrayan hak ve hürriyetlerin listelerini ihtiva etmiyorlardı.ingiliz hürriyet kanunları yanlız hükümdarın iktidarını sınırlandırmak ve vatandaşları onun keyfi davranışlarına karşı korumak hedefini gütmüşlerdir.İngilterede parlementoyu hukukla bağlayan ve yasama yetkisinin sınırlarını çizen anayasan niteliğinde hiçbir üstün kanun konmamıştır ve bugünde halen yoktur.Sonuç olark Magna cartalar , habeas corpuslar, bill of rights lar bütün insanlığı kavraya genel ve soyut prensipler intiba etmemekte ve sadece ingiliz halkının belirli hürriyetlerini gerçekleştirmiş olmaktadır.

2.Amerikan Haklar Bildirimi :
Doktirinin dayandığı ilk felsefi inanç resmi ifadesini 4 temmuz 1776 amerikan bağımsızlık bildirisinde bulmuştur.krınolojik olarak amerikan bağımsızlık bildirisinden önce gelen 11 Haziran 1776 virginia anayasası ve anayasanın başına konmuş olan Bill of Right dır.Amerika haklar bildirileri ile insanların doğuştan birtakım tabi haklara sahip bulundukları bunların devletten önce mevcut olduğu ve dolayısıyla devlet iktidarının bu haklarla sınırlanması gerekti yolundaki fikirlerdir.

3.       1789 Fransız insan ve Vatandaş Hakları Bildirisi :
1789 İnsan ve Vatandaş hakları bildirisi fransız ihtilalinin ilk beyannamesidir.Fransız ihtilalciler,tabii haklar doktirinini dile getirerek insanların ........... başkalarına devredilemez , zaman aşımına uğramaz kutsal haklara sahip olduklarını ilan etmişlerdir.Belirli bir takım insan ve vatandaş haklarını sayan ve bunların özünü tespit eden maddeler yanında bazı siyasal ilkeler ve anayasa esaslarıda yer almıştır.

TEMEL HAK VE HÜRRİYETLER
1.       Kavramlar : Temel Hak ve Hürriyetler alanında hürriyet, hak insan hakları , kamu hürriyetleri kişi hakları , vatandaş hakları , temel haklar, anayasal haklar gibi değişik terimler kullanılmaktadır.Çoğunlukla bunlar eş anlamda kullanılan kavramlardır.Ancak bunlar arasında bir takım farklar vardır.
a)      Hürriyet : Hürriyet,  bir şeyi yapma veya yapmama belirli bir şekilde davranıp davranmama erki olarak tanımlanabilir.Daha kısa bir ifadeyle hürriyet serbest hareket etme gücüdür.Hürriyet serbest insan fiili olarak anlaşılabilir.seyahat hürriyeti yerleşme hürriyeti vs. gibi çeşitli hürriyetlerden bahsedilmektedir. Bu hürriyetlerin .................. bir insan fiilinden ibarettir.Örneğin seyahat hürriyeti , gelip gitme fiilinden oluşmaktadır.Bu hürriyetleri anayasada tanımlayacak anayasa koyucu , insanların o konuda serbest hareket etme güçlerinin olduğunu kabul etmiştir.
b)      Hak : Hak, hürriyetin somutlaştırılmış biçimidir.Hak, Hürriyetlerin somutta gerçekleştirilmesinin amacıdır.Örneğin hak arama hürriyeti dava hakkı ile gerçekleştirir. Hak , bir hürriyetin sağlanması için kişiye anayasa ve kanunlar ile tanınmış yetikilerdir.Anayasa hukuku alanında hak ,kişiye anayasa tarafından verilmiş bir irade kudeti, bir isteme yetkisidir.
HURRİYET – HAK AYRIMI
1.Hürriyet soyut , hak somuttur.Hak hürriyetin uygulanması aşamasında ortaya çıkar.
2.Haklar mahkeme önünde ileri sürülebilir.
3.Hürriyetlerin gerçekleşmesi için başkalarının veya devletin birşey yapmaması gerekir.
                        c)  İnsan Hakları : Irk , dil , din ayrımı gözetmeksizin tüm insanların yararlanabileceği
haklardır.Bu haklardan yararlanma bakımından vatandaş ve yabancı arasında fark yoktur. Bu terimi kullananlar bu alanda olanı değil olması gerekeni dile getirir.
c)       Kamu Hurriyetleri : İnsan haklarının  devlet tarafından tanınmış ve pozitif hukuka girmiş olan bölümünü ifade eder.Diger bir ifadeyle kamu hürriyetleri anayasa ve kanunlar tarafından düzenlenmiş , sınırları belirlenmis ve böylece kişilerin onları pratik olarak kullanmalarına imkan tanımıştır.
d)      Vatandaş Hakları : anayasa ve kanunlar tarafından tanınmış ve düzenlenmiş hak ve hürriyetlerin sadece vatandaşların kullanabileceği hak ve hürriyetleri ifade eder.Bu hakları yabancılar kullanamaz.Örneğin seçme ve seçilme hakkı.
e)      Temel Hak ve Hürriyetler : İnsan haklarının  pozitif hukuk tarafından tanınmış ve düzenlenmiş kısmıdır.
f)       Kişi Hak ve Hürriyetleri : Bu terim 18.yy ferdiyetçi doktirininin ürünü olan klasik hakları anlatmak için kullanılmaktadır.Örneğin kişi dokunulmazluğı.
g)      Anayasal haklar : anayasa tarafından tanınmış ve güvence altına alınmış haklardır.anayasada düzenlenmiş olan temel hak ve hürriyetler, anayasal hak ve hürriyetlerdir.
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLER KONUSUNDAKİ ANLAYIŞLAR
1.       Tabii Hak Anlayışı : Bu anlayışa göre insan sırf insan olmaktan dolayı doğuştan bazı hak ve hürriyetlere sahiptir.İnsanın sahip olduğu haklar devletten önce gelir.Bu haklar insana devlet tarafından verilmemiştir.Bu hak ve hürriyetlere devlet dokunamaz.İnsanlar devletten önce bir takım tabi hak ve hürriyetlere sahiptirler.O halde devlet  kendisi tarafından verilmemiş olan , kendisinden önce mevcut olan tabi haklara saygı göstermek zorundadır.Locke’a göre devlet kişiye sadece suç işlediğinde müdahale edebilecek, diğer durumlarda karışlamayacaktır.
2.       Pesitimist Hak Anlayışı : Hukukun Korumadığı ve tanımadığı bir temel hak ve hürriyetin bireylere sağlayabileceği herhangi bir güvence yoktur.Temel hak ve hürriyetlerin hukuk kuralları tarafından tanınması ve müeyyideye bağlanması gerekir.Bireyler temel hak ve hürriyetlere doğuştan sahip değildir.Ona bu haklar ve hürriyetler devlet tarafından verilmiştir ve gerektiğinde devlet tarafından gerektiği ölçüde sınırlandırılabilir.
3.       Marksist Özgürlük Anlayışı : Liberal kapitalist devletlerdeki özgürlükler göstermeliktir.Bu özgürlükler sadece burjuva sınıfına hizmet etmektedir.Evsiz bir insan için konut dokunulmazlığının bir anlamı yoktur.Devlet kişinin özgürlüklerini sınırlandıran ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmalı , onlara bu hürriyetleri kullanmalarını sağlayacak imkanlar vermeli, insanı özgürleştirmelidir.Ancak bu şekilde gerçek özgürlük sağlanabilir.Bireyin özgürleştirilmesi ancak sosyalist komünist toplumda mümkündür.
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIRLANDIRILMASI
( jellinek üçlüsü )
Temel hak ve hürriyetler Jellineke göre 3 gruba ayrılır.
Negatif statü hakları
Pozitif statü hakları
Aktif statü hakları
1.       Negatif statü hakları : Kişinin Devlet tarafından aşılamayacak ve dokunulamayacak özel alanının sınırlanı çizen hak ve hürriyetlerdir.Örneğin konut dokunulmazlığı.Bu haklar devlete karışmama gölge etmeme ödevi yüklerler.Bu haklara kokruyucu haklar yada kişisel haklarda diyebiliriz.
2.       Pozitif Statü hakları : Bireylere devletten olumlu birdavranış , bir hizmet, bir yardım isteme imkanı tanıyan haklardır.Örneğin çalışma hakkı.İsteme hakları yada sosyal haklarda denir.
3.       Aktif Statü Hakları : Kişinin devlet yönetimine katılmasını sağlayan haklardır.Katılma hakları yada siyasi haklarıda denir.Örneğin seçme ve seçilme hakkı.
Temel hak ve hürriyetler tarihsel ortaya çıkışlarına göre 1.Kuşak haklar , 2.Kuşak haklar ve 3.Kuşak haklar olarak üçe ayrılır.
1.Kuşak Haklar : tarihsel olarak ilk ortaya çıkan haklardır.Bunlar kişi haklarını ve siyasal hakları içerir.Kişi güvenliği seçme ve seçilme hakkı gibi.
2.Kuşak Haklar : Dinlenme , sağlık hakkı gibi sosyal ve ekonomik hakkı içerir.
3.Kuşak Haklar :Çevre hakkı , barış hakkı gibi haklardan oluşur.Bunlara yeni insan hakları , dayanışma hakları denir.
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIFLANDIRILMASI
Sınırsız mutlak hürriyet kavramı toplum ve devlet hayatı içinde yer alamaz.Ancak demokratik bir toplumda temel hak ve hürriyetler snırlandırılsa bile bu sınırlandırma sınırsız keyfi bir şekilde olmamalı ve temel hak ve hürriyetler bütünüyle yok edilmemelidir.
Sınırlandırmanın sınırları,şartları :
1.       Sınırlama , yasama organı tarafından kanunla yapılmalıdır.Bunun başlıca 3 yararı vardır.
a)      Temel hak ve hürriyetlere yürütmenin müdahale etmesi önlenmiş olur.Yani tüzük ve yönetmelik ile temel hak ve hürriyetler sınırlanamaz.
b)      Kanun yasama organında açık görüşme ve tartışma usulleriyle hazırlandığı için  temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması işi kamuoyunun denetimi altında yapılmış olur.
c)       Kanun herkes için geçerli genel kurallar koyar.Bu şekilde sınırlanmaların objektifliği saplanmış ve belli kişilere hedef tutma ihtimali önlenmiş olur.
2.       Sınırlama belli sebeblere dayanmalıdır.
3.       Sınırlamada ölçülülük ilkesini uyulmalıdır.Yani temel hak ve hürriyetlerancak gerektiği oranda sınırlanmalıdır.
4.       Sınırlama anayasaya aykırı olmamalıdır.
5.       Çekirdek alana dokunulmamalıdır.Devlet yasama hakkı, maddi ve manevi varlığın bütünlüğü hakkı gibi bazı çok önemli haklardan oluşan çekirdek alana dokunmamalıdır.
6.       Ek şartlar : Örneğin 61 anayasasına göre bir temel hak ve hürriyeti sınırlandıran kanun o hakkın ve hürriyetin özüne dokunamaz.
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİ SINIRLILIĞI
Anayasal Sınırlar :
Bazı temel hak ve hürriyetler anayasalar tarafından daha tanınırken sınırlandırılmıştır.Örneğin Türkiyede toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı 82 anayasasına göre silahsız ve saldırısız olması koşulu ile mevcuttur.
Objektif Sınırlar :
Her hak ve hürriyetin anayasada belirtilmemiş olsa bile o hürriyetin niteliğinden doğan yani eşyanın tabiatnda mevcut olan objektif sınırları vardır.Örneğin dilekçe hakkı.Dilekçede bir başkasına hakaret edilmesine izin vermez.
OLAĞAN ÜSTÜ HALLERDE TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIRLANDIRILMASI
Savaş, severberlik ayaklanma gibi olağan üstğ hallerde temel hak ve hürriyetlerin normal dönemlere göre çok daha aşırı ölçüde sınırlandırılmasına hatta bu hürriyetlerin askıya lınmasına izin verilmektedir.Bu dönemlerde zaruret hali teorisine göre, yürürlükteki hukuk düzeniyle bağlı olmaksızın temel hak ve hürriyetler sınırlandırılabilecektir.Bu dönemlerde temel hak ve hürriyetler gibiönemli değerlere müdahale edilir.ancak bu müdahale zevk için değil daha üstün değerleri korumak için yapılır.
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN KULLANILMASINDA SİSTEMLER
Başlıca 3 usul vardır.bunlar izin bildirim ve serbestlik usulüdür.
1.       İzin Usulü     : Buna önleyici sistemde denir.Bazı temel hak ve hürriyetlerin kullanılması için idari makamlardan önceden izin almak gerekir.Örneğin bina yapmak için inşaat ruhsatı gereklidir.
2.       Bildirim Usulü : Bu usulde temel hak ve hürriyetlerin kullanılabilemesi için önceden izin almayha gerek yoktur.Sadece o temel hak ve hürriyetin kullanılacağı idari mahkemelere bildirilir.Bundaki amaçkamu düzeni bakımından tehlikeli olabilecek temel hak ve hürriyetin kullanılacağı konusunda idarenin önceden haberdar olması ve bunun için gerekli tedbirleri almasıdır.Örneği Türkiyede toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak isteyen kişiler bu isteklerini 72 saatönceden bulundukları yerin en üst idari amirine bildirmeleri gerekmektedir.
3.       Serbestlik Usulü : Bu usule düzeltici sistemde denir.Bir temel hak ve hürriyetin kullanılması için önceden bir izin almaya ve bildirimde bulunmaya gerek yoktur.ilgili kişi temel hak ve hürriyetlerinin tüm sorumluluğunu kendisine ait olmak üzere serbestçe kullanır.Bu hürriyetin kulanılmasından ortaya zararlı bir sonuç çıkmış ise bu sonuç daha sonradan ilgili kişiye düzelttirilir.Bu kişi zararı tazmin eder veya cezalandırır.Örneğin Türkiyede kitap yayınlamak için herhangi bir izin almaya veya bildirime gerek yoktur.Ancak kitapta hakaret edilmiş ise bunun hesabını daha sonra yazar ve yayıncı verir.
Hangi usul tecih edilmeli ;
Serbestlik usulü diğerine göre daha özgürlükçüdür.kişiler Hürriyetlerini kötüye kullanmış iseler.Bunun hesabını daha sonra verirler.Daha sonradan telefisi güç veya imkansız zararlara yol açabilecek olan bazı temel hak ve hürriyetlerin kullanılması için izin veya bildirim usulü kullanılır.Örneğin otomobil sürmesini bilmeden trafiğe çıkan biri telafisi imkansız kazalara yol açabilir.O nedenle bu hürriyetin kullanılması için sürücü belgesi almak gerekir.



TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN KORUNMASI
İç koruma ve uluslararası koruma olarak ikiye ayrılır
a)      İç Koruma : Devletin kendi içinde temel hak ve hürriyetlerin yasama ve yürütme organlarına karşı ve keza özel kişilere karşı korunması gerekir.
1.       Yasama organına karşı koruma : temel hak ve hürriyetleri yasama organına karşı korumanın en bilinen yolu temel hak ve hürriyetlere yazılı ve katı bir anayasada saymaktır.Ancak bunun gerçekleşmesi için ülkede bir anayasa yargısının olması gerekir.Eğer anayasa yargısı varsa yasama organının temel hak ve hürriyetlere müdahale eden kanunları anayasa mahkemesi tarafından iptal edilir. Buna temel hak ve hürriyetlerin anayasal korunması diyebiliriz.
2.       Yürütme organına karşı koruma : Temel hak ve hürriyetlerin korunabilmesi için yürütme organının düzenleyici ve bireysel işlemlere karşı yargı yolunun açık olması gerekir.İdarenin bir eylem ve işlemiyle temel hak ve hürriyetleri ihlal eden kişiler bu işlemin iptal edilmesi , eylemin durdurulması ve uğranılan zararın giderilmesi için mahkemeye başvurabilmelidir. Buna temel hak ve hürriyetlerin idare yargı yolula korunması denir.
3.       Özel Kişilere Karşı koruma :Temel Hak ve hürriyeti bir başkası tarafından ihala edilen kişi o kişiye karşı tazminat davası vaya ceza davası açabilir.Buna temel hak ve hürriyetlerin adli yargı yoluyla korunması denir.
ULUSLARARASI KORUMA
Temel hak ve hürriyetler sww ‘dan sonra uluslararası alandada korunmaya başlanmıştır.Temel hak ve hürriyetlerin uluslararası alanda korunması alanında organlar çeşitlidir.Birleşmiş milletler insan hakları komisyonu , insan hakları komitesi, avrupa insan hakları mahkemesi gibi.
Avrupa insan hakları sözleşmesi ve Avrupa insan hakları mahkemesi :
1950 tarihli avrupa insan hakları sözleşmesi bir çok temel hak ve hürriyeti tanımakta ve bunların korunması için güvenceli bir sistem getirmektedir.Avrupa insan hakları sözleşmesi , Avrupa insan hakları mahkemesi isimli mahkeme kurmaktadır.Sözleşmede tanınan temel hak ve hürriyetlere sözleşmeyi imzalayan bir devlet tarafından ihlal edilen kişiler bu devlete karşı bu mahkemeye bireysel başvuru usulüyle başvurabilirler. Bir kişinin mahkemeye başvurması için öncelikle kendi ülkesinde hakkını arayıp iç hukuk kurallarını tüketmesi gerekir.Mahkemenin yargılama dili ingilizce veya fransızcadır.Ancak başvuru mektubu konsey üyesi devletlerin dilleri ilede yazılabilir.Mahkeme yapılan başvuruları önce ön koşullar açısından inceler ve bir eksik görmez ise başvurunun esestan incelenmesine karar verir.Ön koşullar taşımayan başvururnun reddine karar verilir.Bu karar kesindir ve bu karara karşı başvuru yolu yoktur.Mahkeme ön koşullar açısından kabul edilebilir.İlk kararı verdikten sonra esas hakkında karar vermeden önce taraflara dostane çözüm önerebilir.Taraflar kendi aralarında uzlaşırlar ve bu uzlaşmada mahkemecede benimsenirse başvuru sonuçlanmış olur.Dostane çözüm yoluyla sonuca ulaşılmamışsa mahkeme başvuruyu esastan inceler tarfların yazılı görüşlerini alır. Gerekli görürse duruşma yapar tanık dinler , keşif yapar.Mahkeme başvuru sabihinin sözleşmede tanınan bir hakkının devlet tarafından ihlal edildiği kanısına varırsa hakkaniyete uygun bir suretle zarar gören tarafın tazminine hükmeder.Avrupa insan hakları mahkemesi kararları bağlayıcıdır.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder